Trump’ın Gazzelilerin Tehcir Planının Arkasında Doğalgaz mı var?
Trump’ın Gazze’deki Filistinlilerin Sina Çölü’ne tehcir edilmesini öngören planı, insani kriz bahanesiyle İsrail’in bölgedeki enerji çıkarlarını güvence altına alma stratejisinin bir parçası olabilir. Gazze açıklarında bulunan doğalgaz rezervlerini kontrol etmek isteyen İsrail, Filistinlileri bölgeden uzaklaştırarak Doğu Akdeniz’deki enerji hakimiyetini güçlendirmeyi hedefliyor.

Filistin meselesi, modern tarihin en uzun süreli çatışmalarından biri olarak varlığını sürdürüyor. İsrail’in 1948’deki kuruluşu, 1967 Altı Gün Savaşı ve Gazze Şeridi'nde süregelen insani krizler, bölgeyi küresel güçlerin çıkar çatışmalarının merkezine yerleştirdi.

İsrail, güvenliğini sağlamlaştırmak adına Gazze'de kontrolünü artırmak isterken, Filistin halkı ise yaşadığı insani dramlara ek olarak yerinden edilme korkusuyla yaşıyor. Son dönemde Gazze'de yaşanan trajediler, bölgedeki insani krizi daha da derinleştirdi. İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik 15 ay süren yoğun saldırıları sonucunda, Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, yaklaşık 47.000 Filistinli hayatını kaybetmiş ve 110.000’den fazla kişi yaralanmıştır. Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2,3 milyonluk nüfusun en az 1,9 milyonu yerinden edilmiş ve konutların %92’si yıkılmıştır.

Bu yıkımın ardından, uluslararası arabulucuların çabalarıyla İsrail ve Hamas arasında bir ateşkes anlaşması taslağı hazırlandı. Anlaşmanın ilk aşaması, 42 günlük bir ateşkesi ve Gazze'de tutulan 33 rehinenin serbest bırakılmasını öngörüyor. Ayrıca, İsrail ordusunun Gazze’den aşamalı olarak çekilmesi ve Filistinli sivillere yönelik insani yardım akışının arttırılması planlanıyor.
Buna paralel olarak, Trump, ateşkes anlaşmasının üzerinden yalnızca birkaç gün geçtikten sonra, Gazze’deki Filistinlilerin komşu ülkelere yerleştirilmesini öngören tartışmalı bir planı gündeme getirdi. Bu, İsrail’in güvenliğini sağlamlaştırmayı ve Filistin sorununu çözmeyi hedeflediğini iddia eden bir plandı. Ancak plan, Filistin tarafına büyük ölçüde hak kaybı yaşatırken, İsrail’in işgalini meşrulaştıran maddeler içeriyordu.

Trump yönetimi, bu plan çerçevesinde Gazze’de yaşayan Filistinlilerin Sina Çölü’ne göç ettirilmesini içeren bir senaryoyu da gündeme getirdi. Planın resmi gerekçesi, Gazze’nin yönetilemez hale geldiği ve bölgedeki nüfusun artan insani kriz nedeniyle başka bir yerde yaşamaya yönlendirilmesi gerektiğiydi. Ancak bu planın arkasında yalnızca güvenlik kaygıları mı vardı, yoksa İsrail’in enerji kaynaklarını kontrol altına alma stratejisi de olabilir miydi?
Bu bağlamda, Doğu Akdeniz, son yıllarda keşfedilen doğalgaz rezervleriyle küresel enerji piyasasının ilgi odağı haline geldi. İsrail, 2010’lu yıllardan itibaren Leviathan ve Tamar doğalgaz sahalarını geliştirerek Avrupa’ya doğalgaz ihraç etmeyi planlıyor. Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını azaltmak için İsrail doğalgazı kritik bir alternatif olarak görülüyor.

Gazze açıklarında da büyük doğalgaz rezervleri bulunuyor. 1999’da İngiliz şirketi BG Group tarafından keşfedilen Gazze Marine sahası, yaklaşık 28-32 milyar metreküp doğalgaz içeriyor. Filistin yönetimi, bu rezervlerin Filistin ekonomisine büyük katkı sağlayacağını ve enerji bağımsızlığı yolunda önemli bir adım olacağını savunuyor.
Ancak İsrail, Gazze’nin kontrolsüz bir şekilde doğalgaz gelirine sahip olmasını, Hamas yönetiminin güçlenmesini ve bölgedeki enerji çıkarlarının tehlikeye girmesini istemiyor.

Trump’ın teşvik ettiği Gazze’nin Sina Çölü’ne tehcir edilmesi planı, tam da bu noktada dikkat çekici hale geliyor. Eğer İsrail, Gazze’de yaşayan Filistinlileri Sina’ya göç ettirirse, Gazze açıklarındaki doğalgaz sahalarını tam anlamıyla kontrol edebilir. Bu, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki enerji planlarını güvence altına almasını sağlayacak kritik bir hamle olur.
Filistin halkının Gazze’den çıkarılması, yalnızca insani bir trajedi değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik ve enerji kaynağının el değiştirmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla İsrail’in Filistinli mültecileri Sina’ya yönlendirme çabasının arkasında ekonomik motivasyonların da bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kaynak: ZenginHaber
Doç. Dr. İlhan SAĞSEN
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi
İklim Değişikliği ve Enerji Çalışmaları Merkezi Başkanı
Comments