5 Jan 2025
Esra Naz BAŞARAN
Stajyer, İklim Değişikliği ve Enerji Çalışmaları Merkezi
Giriş
İklim değişikliği tüm dünyaca bilinen ve dünyadaki tüm toplumları, devletleri tehdit eden küresel bir çevre sorunudur. İklim değişikliğinin birçok sebebi olmasına rağmen bu sebepler arasında, enerji kaynaklarının korunmaması ve enerjiye olan ihtiyacın artması ile birlikte enerji üretimi ve tüketiminin artması önemli bir yer tutar. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan enerji kaynakları olan fosil enerji kaynakları sınırlı enerji kaynaklarıdır ve tüm dünyada coğrafi olarak eşit dağıtılmamıştır. Kaynaklara sahip olamamak ve kaynakların sınırlı olması enerji jeopolitiği ve daha da önemlisi enerji güvenliği kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkelerin de başka ülkelerle enerji alışverişi yapıyor olması ve enerji tüketiminin sonucu olan iklim değişikliğinin tüm dünyayı etkiliyor olması, ülkeleri bu konuda birbirine bağımlı hale getirmiştir. Buradan hareketle ülkeler iklim değişikliği ile mücadele çalışmaları adı altında enerjiye ve enerji güvenliğine de sık sık değinmişlerdir.
Enerji güvenliğinin sağlanması için gerek sosyal, gerek ekonomik, gerekse de çevresel birçok önlem sayılabilmektedir. Ancak iklim değişikliği ile mücadeleyi de göz önünde bulundurduğumuzda, ortak olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının büyük bir önem taşıdığını görebilmekteyiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarının arayışının başlaması ve bu enerji kaynaklarının benimsenmesi küresel ölçekte iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarının azaltılması için bir strateji haline gelmiştir. Birçok ülkenin kömür, petrol ve doğalgaz gibi başlıca küresel enerji kaynakları bakımından zengin olmaması ve enerji güvenliğinin sağlanmasında çeşitliliğin artan önemi de ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmesine sebep olmuştur.
Aynı zamanda fosil enerji kaynaklarının sınırlı olması ve gelecekte bitecek olması nedeniyle bu enerji kaynaklarının da verimli kullanılması önemli bir konu olmuştur. Fosil enerji kaynaklarının verimli kullanılmaması, bu kaynakların hızla tükenmesine neden olur. Bu durum da hem doğal kaynakların tükenmesi ile ekosistem bozulmalarına hem de ülkeler arasında enerji istikrarsızlığına sebep olarak, verimliliği hem iklim değişikliğine mücadelenin hem de enerji güvenliğinin konusu haline getirir.
Enerji Güvenliği
Sanayi devriminin yaşanması ile birlikte insanoğlunun enerjiye olan ihtiyacı hızlı bir şeklide artmıştır. Enerjiye duyulmaya başlanan bu ihtiyaç, tüm dünyada enerji kaynaklarına sahip olabilmek için yaşanan bir yarışın başlamasına ve bu yarış da ülkeler arasında çatışmalara hatta savaşlara neden olmuştur. Söz konusu çatışmaların bir kısmının ortaya çıkmasında mutlaka enerji jeopolitiği ve enerji güvenliği kavramları yer almıştır (Sevim, 2012). Her ne kadar enerji ihtiyacının ortaya çıkmasıyla enerji güvenliğinden bahsedilmiş olsa da başlarda kavramın tanımı çok kısıtlıydı. Enerjinin, güvenlik ile ilgili bir unsur olarak kabul edilmeye başlanması Soğuk Savaş döneminde olsa da modern dönemin enerji güvenliği algısının şekillendiricisi 1973 Petrol Krizi olmuştur (Çelikpala, 2014).
Enerji kaynaklarının coğrafi dağılımı ve stratejik önemini incelemek istediğimizde bunu karşılayan en iyi kavramın enerji jeopolitiği olduğunu görmekteyiz. Jeopolitik, dış politika davranışına ilişkin açıklamaları ve tahminleri öncelikle konum, büyüklük, topografi, hammadde, enerji, teknoloji, iklim ve demografik yapı gibi coğrafi değişkenler aracılığıyla bulmaya çalışan bir politik analiz yöntemidir (Gaertner, 2008:85). Tüm dünyada eşit olarak ortaya çıkmayan, coğrafi konumun sonucu ortaya çıkan enerji, bulunduğu alan için jeopolitiğin en önemli unsurlarından biri haline gelmektedir.
Birbiri ile sık sık anılan enerji jeopolitiği ve enerji güvenliği kavramlarından, çalışmanın esas kavramı olan enerji güvenliğini incelediğimizde, bu kavramın literatüre doğal kaynak güvenliğinin alt başlığı olarak girdiğini görebilmekteyiz. Literatürde ilk olarak doğal kaynak ve güvenlik konuları önem kazanmaya başlamışken doğal kaynak güvenliğinin alt başlıkları ortaya çıkmaya başlamış ve enerji güvenliği, su güvenliği gibi kavramlar bu literatür içinde kendine yer bulmuştur. İlerleyen zamanlarda ise bu alt başlıkların doğal kaynak g üvenliği kavramını geri planda bırakıp daha çok önem kazanmaya başladığı bile söylenebilmektedir.
Kavramın tanımını incelemeden önce değinilmesi gereken bir durum ise enerji güvenliği kavramının içerisinde, enerji ve güvenlik olmak üzere iki ayrı unsuru barındırmasıdır. Güvenlik kısmı enerji arama, geliştirme, üretim, iletişim, çevrim, dağıtım, pazarlama ve tüketim ağındaki tesislere yönelik her türlü güvenlik tehdidine karşı alınacak koruma tedbirlerini içerirken, enerji unsuru enerjinin bulunabilirliğine, erişilebilirliğine ve kabul edilebilir olması üzerinde durmaktadır (Dedeoğlu, 2015). Enerji güvenliği konusunda yapılmış çalışmalar incelenmeye başlandığında ise göreceğimiz üzere neredeyse tüm araştırmacıların vardıkları ortak fikir, enerji güvenliğinin tanımlaması zor ve birçok değişkeni içinde barındıran ve birçok aktörü ilgilendiren bir kavram olduğudur. Enerji güvenliğinin bu özelliğini vurgulamaya yönelik yapılan en kapsamlı çalışmanın ise Dünya Bankası tarafından yapıldığı söylenebilir (Korhan, 2010). Dünya Bankası, enerji güvenliğini "ülkelerin ekonomik büyümeyi destekleme ve bu yolla yoksulluğu azaltma ve halkların yaşam kalitelerini geliştirmeye yönelik olarak, sürdürülebilir bir biçimde enerji üretimi ve tüketim imkanlarına sahip olmaları" olarak tanımlamıştır (The World Bank Group, 2005). Uluslararası Enerji Ajansı'nın tanımına bakacak olursak da Ajans enerji güvenliğini "kesintiye uğramayan uygun fiyatlı enerji kaynaklarının varlığı" olarak tanımlamaktadır (International Energy Agency, 2020). Avrupa Komisyonu ise enerji güvenliğini "Stratejik stokların korunması veya ekonomik şartlar için yeterli olmayan ulusal kaynakların yetersizliği yüzünden gelecekte önemli oranda sorun teşkil edecek enerji ihtiyacına karşı, ulaşılabilir ve istikrarlı dış kaynakları sağlama becerisi" olarak tanımlamıştır (Sevim, 2012).
Literatürdeki bu farklı tanımlara baktığımızda, ülkelerin enerji kaynaklarına sahip olup olmama, ülkelerin ekonomik durumu, enerji kaynaklarına yakınlığı gibi kriterlere göre bu kavrama yüklenebilecek olan anlamların farklılaşabileceğini görebiliriz. Kavramın tanımlarını farklılaştıran bir diğer husus ise kavramı tanımlayan iki farklı yaklaşımın bulunmasıdır. Bu yaklaşımlar enerjiye ağırlık veren yaklaşımlar ve güvenliğe ağırlık veren yaklaşımlardır. Güvenliğe ağırlık veren yaklaşımlar enerji güvenliğini enerji arama, geliştirme, üretim, iletim, çevrim, dağıtım, pazarlama ve tüketim ağındaki tesislerin her türlü saldırıya karşı fiziki olarak korunması olarak tanım yaparken enerji ağırlıklı yaklaşımlar, enerji kaynaklarının bulunabilirliği, erişilebilirliği ve kabul edilebilirliği kavramlarını içine almaktadır (Ediger, 2007). Asya Pasifik Enerji Araştırmaları Merkezi, enerji güvenliğinin tanımının, enerji ağırlıklı bir yaklaşımla incelenmesi gerektiğini ve bulunabilirlik, erişilebilirlik ve kabul edilebilirlik olarak dört ana başlık altında yapılmasını önermektedir (APERC, 2007).
Enerji Güvenliği ve İklim Değişikliği
İklim değişikliği uzun yıllardır bilinen bir küresel çevre sorunudur ve iklim değişikliğinin yaşanmasında büyük bir pay alan konu enerjinin üretimi ve tüketimidir. İklim değişikliğinin küresel bir sorun olması iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası düzeyde iş birliklerine olan ihtiyacı artırmıştır. Enerji kaynaklarının da tüm dünyada coğrafi olarak eşit dağıtılmaması ülkeler arasında enerji ilişkilerine sebep olmaktadır. Hem oluşan bu ilişki hem de iklim değişikliğinin tüm dünyayı etkiliyor olması ülkeleri enerji politikalarında birbirlerine bağımlı bir hale getirmektedir. Bu bağımlılık da enerji jeopolitiğinin ve enerji güvenliğinin önemli bir çalışma konusudur.
Enerji güvenliğinde ve iklim değişikliğinde de ortak ve temel çözümlerden biri olarak görülen yenilenebilir enerji, enerji güvenliğinde önemli bir yere sahip olmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, enerji verimliliğinin artmasına ve sera gazı salınımlarının azaltılmasına yardımcı olan güvenilir ve ekonomik bir teknoloji olarak görülür. Enerji güvenliği tanımını yaparken de bahsettiğimiz üzere enerji ülkeler arasında çatışmalara sebep olabilen bir kavramdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ise uluslararası alanda yaşanan bu bölgesel gerilimlerin ve yaşanan mücadelelerin azalmasına da sebep olacaktır. Fosil yakıt kaynaklarına sahip olmayan ülkeler olan ülkelere bağımlı olmayacak, enerji üretiminde farklı alternatiflere sahip olacaktır. Sadece fiziksel olarak değerlendirebileceğimiz bu güvenlik sorunlarına değil, yenilenebilir enerjinin üretiminin daha az maliyetli olması nedeniyle ekonomik olarak da güvenlik sorunlarına çözüm olabilecektir. Ayrıca fosil yakıt kaynaklarının sınırlı oluşu ve enerjiye olan ihtiyacın gelecekte de devam edeceği düşünülürse kaynaklara sahip olan ülkelerin de enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi iyi bir strateji olacaktır. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve sürdürülebilir hale getirilmesinin en iyi yolu da sınırsız kaynaklar olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasıdır.
Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte artan enerji ihtiyacı yeni ve çevre dostu enerji arayışının yanı sıra enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik gibi konuları da gündeme getirmiştir. Enerji verimliliği enerji israfını önleme konusunda en çok kullanılan kavramlardan biri olmuştur. Enerji verimliliği, sürdürülebilir kalkınma ve rekabetçilik için de önemli bir kavram olmuş ve artan enerji fiyatları, enerji arz güvenliği ile ilgili endişeler, teknolojik gelişmeler ve iklim değişikliği enerji verimliliği konusundaki çalışmaların ana nedenleridir (Uzun ve Değirmen, 2018). Enerji verimliliğini sağlamak için ise enerji verimliliği prensiplerinin hem günlük hayatta hem de üretim süreçlerinde benimsenmesi gerekmektedir. Enerji verimliliği, binalardaki yaşam standardını ve hizmet kalitesini artırırken, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan, birim hizmet veya ürün miktarı başına enerji tüketiminin azaltılmasıdır (EMO, 2011).
Enerji Güvenliği ve İklim Değişikliğinde Ortak Çözümler: Yenilenebilir Enerjiler
İklim değişikliği ve enerji güvenliğinde ortak çözümlerden ilki yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının başlıcaları olarak da güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidroelektrik enerjisi, biyokütle enerjisi, jeotermal enerji ve dalga enerjisi örnek olarak verilebilir.
Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de dünyanın en önemli enerji kaynağı güneştir. Rüzgar, deniz dalgası, okyanusta sıcaklık farkı ve biyokütle enerjileri güneş enerjisinin farklılaşmış halleri olarak sayılırken fosil yakıtların da biyokütle niteliğindeki materyallerde birikmiş güneş enerjisi olduğu kabul edilmektedir. Doğal enerji kaynaklarının pek çoğunun kökeni olan güneş enerjisinden aynı zamanda doğrudan da yararlanılmaktadır (Varınca ve Gönüllü, 2006). Güneş enerjisi çevresel olarak da temiz bir enerji olduğundan fosil yakıtlara da alternatif bir kaynak olarak değerlendirilmektedir. Temiz, sürekli, sınırsız ve bedava bir enerji kaynağı olması gibi etkenler de güneş enerjisinin önemli bir kaynak olmasında rol oynar. Güneş enerjisinden doğrudan ve dolaylı olarak pek çok alanda yararlanılabilmektedir ve bu kullanım alanları doğal, ısıl, doğrudan elektrik üretimi ve diğer kullanım alanları olacak şekilde sınıflanabilir (Yolcan ve Köse, 2020).
Rüzgar enerjisinin de temel kaynağı güneş olup rüzgarlar güneş radyasyonu ile yeryüzünün eşit ısınmamasından dolayı oluşan basınç farklılıklarından kaynaklanmaktadır (Öztürk, 2007). Rüzgar enerjisi de temiz bir enerji kaynağı sayıldığından alternatif enerjiler arasında sayılmaktadır. Ancak rüzgar enerjisinden en verimli şekilden yararlanabilmek için uygun alanların tanımlanması, rüzgar türbinlerinin buna göre belirlenmesi ve rüzgar kaynağının karakteristiklerinin iyi anlaşılması kritik öneme sahiptir (Burton ve diğerleri, 2011).
Suyun hareket enerjisinden elektrik elde etme şekline hidroelektrik enerjisi adı verilir. Akan su türbinler kullanılarak yakalanabilen ve elektriğe dönüştürülebilen bir enerji yaratmaktadır. Hidroelektrik enerjinin en yaygın biçimi barajlar olmakla birlikte dalga ve gelgit gücünden de yararlanılmaktadır (Ellabban vd., 2014). Benzer şekilde sürekli akıntıya sahip olmayan yerlerde depolamalı olarak kullanılarak eriyen kar sularından da enerji üretimi sağlanabilmektedir.
Bitkilerin fotosentezi ve hayvanların bitkilerle beslenmesi sonucunda çeşitli kimyasallar içeren organizma kalıntıları yakılarak biyokütle enerjisi ortaya çıkmaktadır. Biyoenerji çoğunlukla ısıtma amaçlı kullanılsa da yakıt olarak veya elektrik üretimi için de kullanılabilmektedir.
Jeotermal enerji, yeraltında depolanan ısı enerjisi olarak özetlenebilir. Yer kabuğunun farklı deriliklerinde biriken ısı, çeşitli yeraltı ve yer üstü sularına göre daha fazla tuz, mineral ve gazlar içeren sıcak su ve buhardır (Aydıngöz, 2005). Jeotermal enerji uzun dönemli uygulanabilirliği, stabil ve güvenli olması, düşük sera gazı emisyonlarına sahip ve çevre dostu olması sebebiyle önemli bir potansiyele sahiptir (Shortall vd., 2015). Jeotermal enerji, ısıtma ve soğutma için doğrudan veya elektrik üretimi gibi iki genel şekilde kullanılmaktadır (Dincer ve Özcan, 2018). Jeotermal enerji her ne kadar yenilenebilir enerji olması nedeniyle tercih edilmek istense de atık suların doğru yöntemlerle bertaraf edilmemesi gibi sebeplerle yeraltı ve üstü sularının ağır metallerle kirlenmesi gibi riskleri de barındırmaktadır.
Dalgalar deniz veya okyanusların yüzeyinde esen rüzgarlar sonucu oluşur ve dalga enerjisi dalgaların yüzey hareketlerinden veya dalga basınçlarından direkt olarak enerji üretilmesine olanak sağlar (YEGM, 2014).
Enerji Verimliliği
Enerji verimliliği, enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğinin korunmasında en önemli konulardan biridir. Günlük yaşantılarımızı düşündüğümüzde de en çok vakit geçirdiğimiz yerler olan binaların yapımı, bir yerden bir yere gitmek için kullandığımız ulaşım araçlarımız, kullandığımız tüm araç ve aletlerin yapımını sağlayan endüstri ve temel ihtiyaçlarımız karşılamak için yaptığımız tarım uygulamaları enerji verimliliğini düşünmemiz gereken önemli alanlar olmaktadır.
Dünyada enerji tüketiminin büyük bir kısmını konut tipi binaların oluşturduğu bilinmektedir (Anbarcı vd., 2012). Bu binalarda da enerji israfına yol açan en önemli özellikleri ise içinde yaşayan bireylerin tüketim alışkanlıklarının yanında, binaların verimli olmayan yapım teknolojileri ile üretilmiş olmasıdır. Konutlarda özellikle ısıtma ve soğutma amaçlı enerji tüketimi çok fazladır. Binaların yapımında sadece bunun için bile alınacak olan yalıtım önlemleri yüksek miktarda enerjiden tasarrufu sağlayacaktır (Pelesen, 2013). Binaların yapım aşamasında yapıyı güneş, hakim rüzgar vb. gibi atmosferik şartlara göre yönlendirme çalışmaları, projelendirme aşamasında dikkate alınan ekolojik özellikler, kullanılan malzemelerin vasıfları, tesisat ve ısı-su yalıtım sistemlerinin tasarımında sürdürülebilir enerji anlayışına göre davranma, verimli bina olarak da adlandırabileceğimiz bu binaları meydana getirmede önemli adımlardır (Anbarcı vd., 2012).
Araçlarda kullanılan fosil yakıtların çevre kirliliğine sebep olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Hem oluşacak bu çevre kirliliğinin önlenmesinde hem de araçların doğasından kaynaklanan fazla enerji tüketim potansiyelini önlemek için alınabilecek bazı önlemler vardır. Kentsel planların ulaşım ihtiyacını azaltacak şekilde yapılması veya solo sürüşlerin azaltılması, toplu taşıma sistemlerinin tercih edilmesi için getirilecek politika önerileri ve teşvikler bu önlemlerden ilkidir (Elker, 2002). Önlemlerden bir diğeri temiz ve verimli enerji tüketen araç sayısının artırılmaya çalışılmasıdır. Bu, birbirini destekleyen yasal düzenlemeler ve teşvikler ile gerçekleştirilebilir (Kessler ve Schroeer, 1995). Son olarak da akıllı ulaşım sistemlerinin uygulanması enerji verimliliğinin sağlanmasında yardımcı olabilecektir.
Endüstriyel süreçlerde enerji verimliliği ise gaz, buhar, ısı, hava, elektrik vb. enerji kayıplarını önlemek, çeşitli atıkların geri kazanımını ve değerlendirilmesini sağlamak veya ileri teknoloji üretimi düşürmeden enerji talebini azaltmak, daha verimli enerji kaynakları, gelişmiş endüstriyel süreçler, enerji gaz kazanımları gibi etkinliği artırıcı önlemlerde bulunmak olarak tanımlanabilir (Türkiye Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışmaları Raporu, 2010).
İnsanların yaşamını sürdürebilmesi için temel ihtiyaçlarından biri olan gıdanın sağlanması tarım uygulamaları sayesinde olur. Tarım uygulamalarında ise su, toprak gibi kaynakların yanı sıra teknolojinin gelişmesi ile enerji ihtiyacı da bulunmaktadır. Tarımda enerji kullanımını minimuma indirebilmek için sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesi iyi bir önlem olmaktadır. Sürdürülebilir tarım doğal kaynakların kullanım ömrünün uzatılması ve verimliliklerinin garanti altına alınmasının yanı sıra dengeli bir tarım sistemi anlamına da gelmektedir (Karaca, 2013).
Sonuç
İklim değişikliği de enerji güvenliğinin sağlanması da küresel ölçekte tüm ülkeleri ilgilendiren önemli konulardandır. Bu konularla ilgili olarak uygulanabilecek ortak ve kritik bir öneme sahip çözümler ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve enerji verimliliğin artırılmasıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtlardan farklı olarak temiz ve sınırsız kaynaklardır. Yenilenebilir enerji kaynakları, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine yardımcı olarak enerji güvenliğini sağlar ve sera gazı emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmeye yardımcı olur. Enerjinin verimli kullanımı ise mevcut kaynakların daha sürdürülebilir olmasını sağlar ve enerji alışverişine olan bağımlılığı azaltarak enerji güvenliliğini artırır.
İklim değişikliği ile mücadelede ve enerji güvenliğinin sağlanmasında çözüm olarak önerilen bu iki strateji yalnızca bu konuların çözümü değildir. Aynı zamanda politik, ekonomik ve toplumsal olarak birçok artı değeri de yanında getirir. Benzer şekilde bu çözümlerin uygulanması sadece uygulandığı ülkeleri değil enerji kaynaklarını kullanan ve iklim değişikliğinin sonuçlarını yaşayan herkesi ilgilendirmektedir. Bu nedenle, bu kadar geniş ölçeği ilgilendiren bu çözüm stratejilerinin uygulanması için bu stratejilerin politikalar ve yatırımlar aracılığıyla teşvik edilmesi büyük önem taşır. Teşvikin yanı sıra da devletler, işletmeler ve bireyler arasındaki iş birliği çok önemli hale gelir ve bilinçlendirme çalışmalarıyla daha da yaygınlaştırılabilirler. Böylece iklim değişikliği ile mücadelede ve enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli ilerlemeler kaydedilebilir ve sürdürülebilir gelişmelerle gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakılabilir.
Kaynakça
Anbarcı, M., Giran, Ö., & DEMİR, İ. H. (2012). Uluslararası yeşil bina sertifika sistemleri ile Türkiye’deki bina enerji verimliliği uygulaması. Engineering Sciences, 7(1), 368-383.
APERC. (2007). Quest for Energy Security in the 21st Century: Resources and Constraints. Tokyo: Asia Pacific Energy Research Centre.
Aydıngöz, M. (2005). Afyonkarahisar Bölgesinde Bulunan Kaplıca Sularının Mevsimsel Analizi. Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 93s, Afyonkarahisar.
Burton, T., Jenkins, N., Sharpe, D. & Bossanyi E. (2011). Wind Energy Handbook, Wiley Publication, United Kingdom.
Dedeoğlu, Ç. (2015). NATO's Energy Security Agenda and US Strategy. Enerji ve Diplomasi, s. 80-97.
Dincer, I., & Ozcan, H. (2018). Geothermal Energy. Comprehensive Energy Systems, vol. 1, pp. 702-732.
Ediger, V. Ş. (2007). Enerji Arz Güvenliği ve Ulusal Güvenlik Arasındaki İlişki. Enerji Arz Güvenliği Sempozyumu. Ankara.
Elker, C. (2002). Ulaşımda Politika ve Pratik, Gölge Ofset Matbaacılık, Ankara.
Ellabban, O., Abu-Rub H. & Blaabjerg F. (2014). Renewable Energy Resources: Current Status, Future Prospects and Their Enabling Technology, Renewable and Sustainable Energy Reviews, Sayı 39, ss. 748-764.
EMO, 2011. Enerji Raporu. Elektrik Mühendisleri Odası, İzmir.
Gaertner, H. (2008). Internationale Sicherheit. Definitionen von A-Z. Baden-Baden: Nomos.
International Energy Agency. (2020). Energy Security.
Karaca, C. (2013). TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM POLİTİKALARI: TARIM SEKTÖRÜNDE ATIL VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Turkish Journal of Agricultural Economics, 19(1).
Kaygusuz, K., Yüksek, Ö. ve Sari, A., “Renewable Energy Sources in the European Union: Markets and Capacity”, Energy Sources, Part B: Economics, Planning, and Policy, Cilt. 2, Sayı. 1, 2007, ss. 19-29.
Kessler, J. ve Schroeer, W. (1995) Meeting mobility and air quality goals: strategies that work, Transportation (22) 241-72.
Korhan, H. (2010). Enerji Güvenliği ve Türkiye. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Öztürk, L., (2007). Sürdürülebilir Kalkınma, İmaj Yayınevi, Ankara.
Pelesen, L., ”İki Nükleer santrale Eş Değer Enerji Tasarrufu”, Global Enerji Dergisi, Sayı:109, 36, 2013.
Selçuk, I. Ş. (2010). KÜRESEL ISINMA, TÜRKİYE’NİN ENERJİ GÜVENLİĞİ VE GELECEĞE YÖNELİK ENERJİ POLİTİKALARI.
Sevim, C. (2012). Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği. Yaşar Üniversitesi Dergisi, s. 4378-4391.
Shortall, R., Davidsdottir, B., & Axelsson, G. (2015). Geothermal energy for sustainable development: A review of sustainability impacts and assessment frameworks. Renewable and sustainable energy reviews, 44, 391-406.
The World Bank Group. (2005). Energy security Issues. World Bank Working Paper Series.
Türkiye Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışmaları Raporu, 2010, “Yeşil Ekonomiye Geçiş”,
http://www.enver.org.tr/modules/mastop_publish/files/files_4caeccbad1161.pdf
Uzun, A., Değirmen, M., 2018. Endüstriyel işletmelerde enerji verimliliği ve enerji yönetimi. Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 4(2):83-97.
Varınca, K. B., & Gönüllü, M. T. (2006). Türkiye’de güneş enerjisi potansiyeli ve bu potansiyelin kullanım derecesi, yöntemi ve yaygınlığı üzerine bir araştırma. Ulusal güneş ve hidrojen enerjisi kongresi, 21, 23.
YEGM (Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü), 2014. “Dalga Enerjisi”. http://www.eie.gov.tr/teknoloji/dalga_enerjisi.aspx
YOLCAN, O. O., & Ramazan, K. Ö. S. E. (2020). Türkiye’nin güneş enerjisi durumu ve güneş enerjisi santrali kurulumunda önemli parametreler.
Kırklareli Üniversitesi Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi, 6(2), 196-215.