top of page

Rapor No.5 | Nükleer Enerji Tartışmaları ve Türkiye’de Nükleer Enerji

4 Jan 2025

Beyza BAYRAKTAR

Stajyer, İklim Değişikliği ve Enerji Çalışmaları Merkezi

Giriş

Fosil yakıtların yakında tükenecek oluşu ve fiyatlarının yükselmesi ülkelerin enerji arz güvenliğini etkilemiş ve bu durumda enerji çeşitliliği ilkesiyle farklı enerji kaynaklarına yönelme durumu söz konusu olmuştur. Nükleer enerji dediğimiz, uranyumun işlem görmesiyle elde edilen enerjinin elektrikte kullanılması ise dünyada yeni bir enerji alternatifi ortaya koymuştur. Günümüze kadar gelen süreçte pek çok ülkede nükleer santraller kurulmuştur. Kimi zaman faciayla sonuçlanan nükleer enerji deneyimleri olmuşsa da fosil yakıtlarla kıyaslandığında temiz bir enerji olduğu görülmektedir. Nükleer enerji avantajları ve dezavantajları ile tartışmalara konu olmaktadır. 1954 yılında ilk defa Rusya'da bir nükleer santralin kurulmasından sonra dünyada yaygınlaşan bu enerji santralleri, bugünlerde de Türkiye'de yapım aşamasında olan bir adet nükleer santral ve proje aşamasında gördüğümüz iki adet nükleer santral ile tartışmaların odağındadır. Bu rapor, dünyada ve Türkiye'de tartışma konusu olan nükleer enerjiyi genel bir bakış açısıyla farklı yönlerden incelemektedir.


Bilindiği üzere kömür ve petrol tükenebilir enerji kaynaklarıdır ve yapılan araştırmalar göstermektedir ki bu kaynakların fazla ömrü kalmamıştır. 2011 senesindeki rezerv ve tüketim hızı durumuna bakılarak yapılan hesaplamalar neticesinde ortalama olarak petrol kaynaklarının 46-50 sene, kömür kaynaklarının 119-179 sene, doğalgaz kaynaklarının 63-250 sene aralığında bir sürede tükenebileceği ortaya konmuştur (Sevim, 2012). Sera gazı emisyonunun artışı ve iklim değişikliğinin hızlanması tehlike olarak görülmeye başlanmıştır. Diğer yandan nükleer enerjiye olan talebin artışı enerji arz güvenliği ile ilintilidir. Dünyada asimetrik dağılımlı halde bulunan kaynaklar ülkeleri dışa bağımlılığa iterek ülkelerin enerji arz güvenliğini etkilemektedir. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının artışı ülkelerin ekonomilerini sarsar hale gelmiştir. Bu durumda dışa bağımlılığı azaltmak için yeni enerji kaynağı arayışı ortaya çıkar. Bu arayışın sonucunda fosil yakıtlara alternatif olarak yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji öne çıkmaktadır. Özellikle 1973'teki petrol krizinden sonra nükleer enerjiye olan ilgi artmıştır.


Yenilenebilir enerji kaynakları; güneş, rüzgâr, hidroelektrik, jeotermal gibi kaynaklardır. Nükleer enerji, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılaştırıldığında enerjiden kesintisiz yararlanabilmeyi sağlar. Güneş, rüzgâr, hidroelektrik gibi yenilenebilir kaynaklar çevre koşullarından her an etkilenebilme ihtimali olan ve bu yüzden kesintili şekilde yararlanabileceğimiz kaynaklardır. Bunun yanında yenilenebilir kaynaklardan kayda değer bir enerji üretimi için çok büyük alanlarda çok büyük tesisler oluşturulması gerekirken nükleer enerji santralleri daha küçük bir alanda daha verimli enerji üretimi sağlar. Kimi ülkelerin coğrafi konumları ve iklimleri yenilenebilir enerji kaynakları için diğer ülkelere göre çok daha fazla elverişlidir dolayısıyla bu ülkeler enerji politikalarında yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık vermektedir. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının sağladığı enerjinin kesintili ve kimi zaman yetersiz görülmesi nedeniyle ülkeler yenilenebilir enerji kaynaklarının yanı sıra nükleer enerjiye de artan bir talep göstermişlerdir.


Bir nükleer enerji santralinin ömrü yaklaşık olarak 60 senedir. Nükleer santrallerin çalışma prensibinin temelinde uranyum madeni rol oynar. Uranyum rezervlerinin şimdilik yeterli miktarda mevcut olduğu ancak dünya üzerinde asimetrik dağıldığı bilinmektedir. Asimetrik dağılımdan dolayı enerji arz güvenliği sorunu görülebilir. Yine de fosil yakıtlarla kıyaslandığında enerji arz güvenliğinde nükleer enerjinin kazançlı konumda olduğu görülmektedir. Nükleer santrallerde uranyum atomlarının parçalanmasıyla açığa çıkan enerji ile ısıtılan su ve sonucunda çıkan su buharı ile çalışan sistem göz önüne alındığında nükleer enerjinin temiz bir enerji olduğunu söyleyebiliriz. Kömür ve petrol ile karşılaştıracak olursak nükleer enerji hava kirliliğine neden olmaz, sera gazı emisyonunu azaltır, iklim değişikliğini fosil yakıtlar gibi tetiklemez. Ancak radyoaktif atıklar ortaya çıkar. Radyoaktif atıkların nasıl imha edileceği konusu elbette tartışmaların odağındadır. Bu atıkların çevreye ve insanlığa zarar vermeden depolanabilmesi için birkaç farklı yöntem uygulansa da aslında bunlar kesin çözümler olarak görülmemektedir. Radyoaktif atıkları depolama için kuru depolama, sulu (havuzlarda) depolama, derin gömü gibi yöntemler bulunmaktadır. Atıklar, bu depolama tesislerinde belirlenen sürelerce saklandıktan sonra bertaraf tesislerinde imha edilmektedir. Bu zahmetli ve maliyetli bir iştir. Şu an dünyada bulunan nükleer santrallerdeki atıklar da bu yöntemlerle saklanmaktadır. Atıkların geri dönüştürülmesi seçeneği vardır ki bu seçenek de büyük ölçüde maliyetli olduğundan uygulanması pek mümkün olmamaktadır. Kaldı ki bu işlem sonucu yine radyoaktif atık ortaya çıkacaktır.


Nükleer enerji ilk yatırım maliyeti yüksek olan ancak sonrasında enerji üretiminin ucuz olduğu bir seçenek olarak değerlendirilmektedir. Başlangıç maliyetleri amorti edildiğinde serbest piyasada rekabet bile söz konusu olabilmektedir (TAEK, 2010). Temiz ve uzun vadede ucuz bir enerji olarak görülen nükleer enerji tarihsel süreçte yaşanan nükleer santral kazalarından da açıkça görülebilen güvenlik endişesi boyutuyla da tartışmalara konu olur. Nükleer reaktörde çeşitli sebeplerden kaza olması durumunda radyasyon sızıntısı çok büyük felaketlere yol açabilir. Ancak santrallerde yaşanabilecek kazaların önlemleri sıkı sıkıya alındığı takdirde böyle bir tehlikenin olasılığı düşüktür. Nükleer santrallerde yaşanan kazaların sebeplerine bakıldığında büyük oranda insan hatası/ihmali olduğu görülmektedir. Bunun dışında doğal afetler ve mekanik arızalar da kaza sebeplerinden olmakla beraber yine bunlar için de önlemler alındığı sürece kaza olasılığının düşük olduğu söylenmektedir. Santralin inşa edileceği bölge seçilirken deprem, sel, heyelan gibi doğal afetler mutlaka göz önünde bulundurulmalı, santralin yeri bunlara göre seçilmelidir (BBC, 2023). UAEA son verilerine göre 31 ülkede işletmede olan toplam 413 adet nükleer santral bulunmaktadır. 58 adet santral ise yapım aşamasındadır. Çalışır durumda en fazla nükleer santrali olan ülkeler; 93 adet ile Amerika, 56 adet ile Fransa, 55 adet ile Çin'dir (IAEA, 2023).


Türkiye'de nükleer enerjinin geçmişten bugüne öyküsüne bakacak olursak 1956 yılında Atom Enerjisi Komisyonu kurulmuştur. Ancak burada uzun süre ihaleler iptal olmuş ve bir faaliyet gerçekleşmemiştir (Çelik, 2015). 1973 ve 1979 yıllarında yaşanan petrol krizlerinden sonra Türkiye'nin de enerji politikalarında bazı gelişmeler olmuştur. Nitekim 2007 yılında Resmî Gazete'de Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun yayımlanmıştır (Resmî Gazete 26707, 9/11/2007). 12 Mayıs 2010 tarihinde Rusya ile Türkiye arasında Akkuyu'da bir nükleer güç santralinin inşası ve işletilmesi için anlaşma imzalanmıştır. Anlaşma kapsamında Türkiye'de, Rusya tarafından Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi kurulmuştur. Nükleer santralin inşasını ise Rusya Devlet Kuruluşu olan Rosatom üstlenmiştir. Akkuyu Nükleer Güç Santrali dünyada Yap- Sahip ol- İşlet planıyla gerçekleştirilen ilk nükleer santral olma özelliğindedir. 2013 yılında santralin inşasına başlanmıştır (Akkuyu Nükleer, 2024). Türkiye Japonya ortaklığında yapılması planlanan Sinop Nükleer Güç Santrali projesinde Japonya ile iş birliği, 2019 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasına göre maliyet ve proje takvimi açısından uyumsuzluklar dolayısıyla durdurulmuştur (Bloomberg, 2019). Üçüncü nükleer santralin ise Kırklareli ilinde yapılması planlanmaktadır. Kırklareli İğneada'daki nükleer güç santralinin Türkiye Çin ortaklığında kurulması planlanmaktadır. Nükleer enerji konusu Türkiye'de farklı yönlerden tartışma konusu olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Bu noktada bazı soru işaretleri ortaya çıkmaktadır. Nükleer enerjiye olan talebin sebepleri fosil yakıtların yüksek fiyatları ve dışa bağımlılığı azaltmakken nükleer enerjinin de oldukça maliyetli bir enerji olması bazı tepkilere neden olmuştur. Burada kullanılan uranyumun pahalı bir maden olması ve Türkiye'de yeteri kadar uranyum bulunmadığından dışa bağımlılığın devam edecek olması bu tepkilerin devamında gelmektedir. Ancak MTA tarafından yapılan araştırmalar ve çalışmalar sonucu Türkiye'de 53.562 ton (U308) uranyum rezervi tespit edilmiştir. Başlıca Aydın, Uşak, Nevşehir, Malatya, Yozgat illerinde uranyum rezervlerine rastlanmıştır (MTA, 2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın açıklamaları nükleer santrallerde yakıt maliyetinin toplam üretime bakıldığında payının az olduğu doğrultusundadır (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016).


Şekil 1: Türkiye'de Uranyum Rezervi Bulunan ve Arama Çalışmaları Sürdürülen Yerler
Şekil 1: Türkiye'de Uranyum Rezervi Bulunan ve Arama Çalışmaları Sürdürülen Yerler

Kaynak: https://www.mta.gov.tr/v3.0/arastirmalar/radyoaktif-hammadde-arastirmalari


Bir başka endişe konusu radyoaktif atıklardır Radyoaktif atıkları kısaca düşük seviyeli, orta seviyeli ve yüksek seviyeli atıklar olarak sınıflandırmak mümkündür. Radyoaktif atık yönetimiyle ilgili ulusal ve uluslararası boyutta ilke ve yükümlülükler mevcuttur ve bunlara uymak zorunludur. Atıkları depolama yöntemlerinin şimdilik yeterli ve uygulanabilir yöntemler oldukları kanıtlanmıştır. Nükleer santrallerin ve atık depolama tesislerinin çevresinde yerleşim birimlerinin bulunduğu birçok yer vardır (TAEK,2010). Akkuyu NGS için Rusya ile Türkiye arasında 6 Ekim 2010 tarihinde yapılan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın 12. maddesinin 4. fıkrasında, “Proje Şirketi, NGS'nin sökümü ve atık yönetiminden sorumludur. Bu çerçevede, Proje Şirketi yürürlükteki Türk kanun ve düzenlemeleri ile öngörülen ilgili fonlara gerekli ödemeleri yapacaktır” şeklinde atıklar konusunda belli düzenlemelerin olduğu belirtilmiştir.


Sonuç olarak günümüzde nükleer enerji kimi taraflarca endişe duyulan ve karşı durulan bir enerji çeşidi iken kimi taraflarca günümüzün ve geleceğin taleplerine cevap veren kârlı bir enerji olarak görülmektedir. Fosil yakıtların rezervlerinin azaldığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda nükleer enerji kayda değer bir alternatif olarak görülmektedir. Bu noktada Türkiye de nükleer enerji çalışmalarına adım atmıştır. 2024yılında işletmeye açılması planlanan Akkuyu nükleer güç santrali tamamlandığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %10’unu karşılayacak enerjiyi üretebilecektir. Santralin tasarım ömrü 60 yıl olup bu sürenin 20 yıl kadar uzatılabilmesi mümkündür (Akkuyu Nükleer, 2024). Türkiye’de de dünyada olduğu gibi çeşitli taraflarca tartışmalar sürmektedir. Nükleer enerjinin tercih edilebilir olması temiz ve çevreci oluşu, kesintisiz sağlanabilmesi, uzun vadede ucuz olmasından dolayı avantajlı görülmesinden iken bunun tersi olarak çeşitli riskler ve maliyet boyutu tartışma konusu olmuştur ve öyle görünmektedir ki olmaya da devam edecektir.


Kaynakça

Akkuyu Nükleer –Rosatom (2024). Akkuyu NGS. Erişim: 02.02.2024.https://akkuyu.com/tr


BBC News Türkçe (2022). Akkuyu ve Sinop Nükleer Enerji Santralleri: TürkiyeNükleere Hazır mı?. BBC. Erişim: 01.02.2024.https://www.youtube.com/watch?v=5_TeZfM0eh8


Bloomberg (27.06.2019). Erdoğan Sinop Nükleer Santrali Projesinin Durdurulduğunu Açıkladı. Erişim: 26.02.2024. https://www.bloomberght.com/erdogan-sinop-nukleer-santrali-projesinin-durduruldugunu-acikladi-2227357


Çelik, İ. (2015). Nükleer Enerji: Türkiye ve Dünya Ölçeğinde Bir Değerlendirme. Yeni Fikir Dergisi (YFD).International Atomic Energy Agency (2024). Country Nuclear Power Profiles (CNPP).


International Atomic Energy Agency (IAEA). https://cnpp.iaea.org/public/


International Atomic Energy Agency (2024). Power Reactor Information System (PRIS). International Atomic Energy Agency (IAEA).https://pris.iaea.org/PRIS/home.aspx


Resmî Gazete 26707 (2007). Kanun No, 5710 (Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun).


Resmî Gazete 27721 (2010). Kanun No, 6007 (Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma).https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/10/20101006-6.htm


TAEK (Temmuz 2010). Günümüzde Nükleer Enerji. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK. https://www.tenmak.gov.tr/2016-06-09-00-43-55/135-gunumuzde-nukleerenerji-rapor/829-giris.html


T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı(2023). Nükleer Bilgilendirme Kitapçığı. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.https://enerji.gov.tr//Media/Dizin/NUPGM/tr/Belgeler/5161-nukleer3.pdf


T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı(2016). Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Yayın Serisi.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.https://enerji.gov.tr//Media/Dizin/NUPGM/tr/Belgeler/49020-nukleer1.pdf


T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı(2023). Radyoaktif Atık Bilgilendirme Kitapçığı. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.https://enerji.gov.tr//Media/Dizin/NUPGM/tr/Belgeler/337072-nukleer2.pdf


Sevim, C. (2012). Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği. Yaşar Üniversitesi E-Dergisi. 7(26). 4378-4391

Haber Bültenimize Kayıt Olun!

Güncel haberler ve duyurularımızdan haberdar olmak için haber bültenimize kayıt olabilirsiniz.

Teşekkürler!

bottom of page